İŞVERENİN GÜVENİNİ KÖTÜYE KULLANMAK

İşverenin Güvenini Kötüye Kullanmak

İş ilişkisi, tarafların birbirine duyduğu karşılıklı güven esasına dayanmaktadır. İşveren ve işçinin, iş ilişkisi devam ettiği müddetçe güven sarsıcı davranışlardan uzak durması gerekmektedir. Bu bağlamda işçinin, işverenin güvenini kötüye kullanarak aralarındaki güven ilişkisini sarsacak davranışlarda bulunması halinde, işverene 4857 sayılı İK m.25/2-e kapsamında iş akdini haklı nedenle fesih imkânı tanınmaktadır.

İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak suretiyle doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması halinde işveren, İş Kanunu madde 25 gereği süresi belirli olsun veya olmasın iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin feshedebilir. İşçinin güveni kötüye kullanarak ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan davranışları sebebiyle işten çıkarılacağı kod, kod 46’dır. 

Güveni Kötüye Kullanma Sebebiyle İş Akdinin Feshi

İş Kanunu madde 26 gereği; madde 25/2’de gösterilen ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan hallere dayanarak işçi veya işveren için tanınmış olan sözleşmeyi fesih yetkisi, iki taraftan birinin bu çeşit davranışlarda bulunduğunu diğer tarafın öğrendiği günden başlayarak altı iş günü geçtikten ve her halde fiilin gerçekleşmesinden itibaren bir yıl sonra kullanılamaz. Ancak işçinin olayda maddi çıkar sağlaması halinde bir yıllık süre uygulanmaz. İşçinin işverenin güvenini kötüye kullanması da bu madde kapsamında olup, aynı süreler bu fiil için de geçerlidir.

İşçinin iş sözleşmesini ihlal edip etmediğinin tespitinde, sadece asli edim yükümlülükleri değil; kanundan veya dürüstlük kuralından doğan yan edim yükümlülükleri ile yan yükümlerin de dikkate alınması gerekir. Sadakat yükümü, sözleşmenin taraflarına sözleşme ilişkisinden doğan borçların ifasında, karşı tarafın şahsına, mülkiyetine ve hukuken korunan diğer varlıklarına zarar vermeme, keza sözleşme ilişkisinin kapsamı dışında sözleşme ile güdülen amacı tehlikeye sokacak özellikle karşılıklı duyulan güveni sarsacak her türlü davranıştan kaçınma yükümlülüğünü yüklemektedir. İşçinin iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini kusurlu olarak ihlal ettiğini işveren ispat etmekle yükümlüdür.” (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi   T. 08.04.2019, 2018/9501 E., 2019/8086 K.)

Hizmet Nedeniyle Güveni Kötüye Kullanma Suçu

İşçinin işverenin güvenini kötüye kullanması, fesih sebebi olmasının yanı sıra Türk Ceza Kanununda suç olarak düzenlenmiştir. Bu suç TCK 155 Güveni Kötüye Kullanma Suçu başlığı altında düzenlenmiştir. Hükme göre hizmet ilişkisi nedeniyle güvenin kötüye kullanılması suç teşkil etmektedir. TCK madde 155/2 uyarınca; suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üç bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. İlgili hükümdeki ceza, birinci fıkraya göre daha ağır bir ceza olarak düzenlenmiştir. Yani hizmet nedeniyle görevi kötüye kullanma suçu, bu suçun nitelikli halini oluşturmaktadır.

"Bu suçla mülkiyetin korunması amaçlanmaktadır. Ancak, söz konusu suçun oluşabilmesi için eşya üzerinde mülkiyet hakkına sahip olan kişi ile lehine zilyetlik tesis edilen kişi (fail) arasında bir sözleşme ilişkisi mevcuttur. Bu ilişkinin gereği olarak taraflar arasında mevcut olan güvenin korunması gerekmektedir. Bu mülahazalarla, eşya üzerinde mevcut sözleşme ilişkisiyle bağdaşmayan kasıtlı tasarruflar, cezai yaptırım altına alınmıştır... Suçun konusunu oluşturan mal üzerinde belirli bir şekilde kullanmak üzere fail lehine zilyetlik tesisi gerekir. Bu nedenle, güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için hukuken geçerli bir sözleşme ilişkisinin varlığı gereklidir." açıklaması yapılmıştır. Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere kanun koyucu tarafından mülkiyetin korunması amacıyla getirilen güveni kötüye kullanma suçu, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyetliği kendisine devredilmiş olan taşınır veya taşınmaz bir mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunulması veya bu devir olgusunun inkâr edilmesiyle oluşmaktadır.

Suç, devir amacı dışında tasarrufta bulunma veya inkâr etme şeklinde icrai bir hareketle işlenebileceği gibi malı süresinde devretmeme veya malı güvenle saklamak üzere zilyetliği devralma hâlinde, bakım yükümlülüğünü bilerek yerine getirmeme gibi ihmali hareketle de işlenebilir (Centel/Zafer/Çakmut, s. 472.)…Cezanın ağırlaştırılması sonucunu doğuran bu hâllerde, fail ile mağdur arasındaki hukuki ilişkiye dayanan güven ilişkisi daha yoğundur. Failin sıfatı, onun hukuki ilişkiye uyma konusunda daha özenli davranacağının bir göstergesi olmaktadır. Belli sıfata sahip kişilere karşı toplumda daha fazla güven duygusu vardır. Kişiler, meslek ve sanat icra edenlere, ticaret veya belli hizmeti görenlere, belli bir işi görüyor olmaları nedeniyle normal bir kişiye nazaran daha fazla güven beslerler ve bu güvene dayalı olarak zilyedi veya malik bulundukları malı fazlaca sorgulamadan belli bir maksatla muhataplarına teslim ederler. Suçu nitelikli hale getiren bu unsur, taraflar arasında güven ilişkisinin tesisini kolaylaştıran hâllerin kötüye kullanılmasını esas almaktadır. Bu ağırlaştırıcı nedenin uygulanması, malın teslimi ile failin sıfatı arasında nedensellik ilişkisi bulunmasına bağlıdır. Mal, faile, sadece sıfatından değil, aynı zamanda sıfatının doğurduğu bir ilişkiden dolayı teslim edilmiş olmalıdır (Centel/Zafer/Çakmut, s. 478; Özbek/Doğan/Bacaksız, s. 704, Mahmut Koca/İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, 7. Baskı, Ankara 2020, s. 728-729.).” –Yargıtay Ceza Genel Kurulu   T. 02.03.2021, 2019/2 E., 2021/67 K.

Güveni Kötüye Kullanma Sebebiyle İş Akdinin Feshi Yargıtay Kararları

Güveni Kötüye Kullanma Sebebiyle İş Akdinin Feshi Tazminat 

“…Somut uyuşmazlıkta, davacının satılan ürünler karşılığında müşterilerden tahsil ettiği nakit paraları alıkoyduğu hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacının bu eylemi doğruluk ve bağlılığa aykırı olup, işverence yapılan fesih haklıdır. Mahkemece kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddi gerekirken kabulü isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir. Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA...” (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi  T. 04.07.2019, 2017/11351E., 2019/15019K.)

İşçinin Güveni Kötüye Kullanarak Sağladığı Menfaatin Fesih Nedeninin Oluşmasına Etkisi

“…İşverenin güveninin kötüye kullanıldığı bu gibi durumlarda, işçinin sağladığı ekonomik yararın azlığı ve çokluğu fesih nedeninin oluşmasında etkili değildir. Önemli olan husus işverenin çalışanına karşı olan güvenini yitirmesi olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediğidir. Somut uyuşmazlıkta davacının fesih sebebi yapılan davranışları 4857 sayılı Yasa'nın 25/II maddesi kapsamında kalmakta olup işverenin güvenini kötüye kullanma niteliğindedir. Bu durumda işveren tarafından yapılan feshin haklı nedene dayandığı kabul edilerek kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemenin yerinde görülmeyen yazılı gerekçesi ile tazminat taleplerinin kabulüne karar vermesi bozmayı gerektirmiştir. Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan sebepten dolayı BOZULMASINA….10.02.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.” (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi  T.10.02.2020, 2017/15415 E., 2020/1782 K.)

Güven İlişkisinin Sarsılması Sebebiyle İşveren Tarafından Haklı Nedenle Fesih

“…Somut olayda davacının iş sözleşmesi, uyarılmasına rağmen amirinin verdiği görevi yapmaması, itaat etmemesi, emirleri uygulamaması, amirine karşı gelmesi diğer çalışanların çalışma ahengini bozması ve amiri ile yüksek ses ile tartışması sebebi ile tazminatsız ve bildirimsiz feshedilmiştir. Tüm dosya kapsamına ve tanık beyanlarına göre davacının feshe konu davranışının işyerinde olumsuzluklara yol açtığı ve güven ilişkisini sarstığı anlaşılmaktadır. İş ilişkisinin işveren açısından devamı beklenemeyeceğinden iş sözleşmesinin feshi geçerli sebebe dayanmaktadır. Davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yönünde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir...” (Yargıtay 22. Hukuk Dairesi T.01.10.2015, 2015/19021 E., 2015/26332 K.)

İşçinin Güven Sarsıcı Davranışı Sebebiyle Şüphe Feshi

“…Somut olayda davacı iş akdine haksız olarak son verildiğini ileri sürerken davalı, davacının sorumlu olduğu mağazada son kullanma tarihi geçmiş olan ürünlerin satıştan kaldırılmaması ve fire ürünlerin karşılığı ödenmeden kasadan geçirilerek davacı tarafından gelir elde edilmek istendiğini belirterek davacının iş akdine İş Kanunu'nun 25/II-e maddesi gereğince haklı olarak son verildiğini belirtmiştir. Davacı tanıkları beyanlarında işyerindeki envanter sistemi nedeni ile mağaza sorumlularının zaman zaman zor durumda kaldıklarını, envanter hedeflerinin tutturulamaması sebebi ile kendilerine uyarı verildiğini, bir kaç uyarıdan sonra işlerini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kaldıklarını, bu nedenle de envanter hedefinin tutturulması için fire malları kendilerinin bedellerini ödeyerek satın almak zorunda kaldıklarını, davacının da davaya konu olayda anlatılan sebeple fire olan malların envanter hedefini engellememesi için tanıdığı bir bayanın fire malları satın alırmış gibi hareket etmesini sağladığını ve söz konusu malların bedellerini de kendisinin ödediğini, bu işlemin bir çok mağaza sorumlusu tarafından yapılabildiğini, bölge sorumlusunun arasının iyi olduğu mağaza sorumlularına göz yumduğunu ancak arasının iyi olmadığı mağaza sorumlularında ise bunu işten çıkartma gerekçesi olarak kullandığını belirttikleri, dosya içerisinde bulunan kamera görüntü kayıtlarının çözümlemesinde de davacı tanıklarının beyanlarında belirttikleri gibi bir kısım malların bayan müşteri tarafından davacının başında bulunduğu kasadan geçirildiği ancak aynı malların tekrar alışveriş sepetinde başka bir çalışan tarafından mağazaya sokulduğu, bir kısım görüntü kaydında ise davacının elindeki listeye bakarak bir takım işlemler yaptıktan sonra kredi kartından ödeme yapıp kasa fişi alarak işlemi sonlandırdığı anlaşılmıştır. Tüm anlatılanlar kapsamında feshe konu olay değerlendirildiğinde; her ne kadar davacının fireye ayrılan malları bir yakını vasıtası ile kasadan geçirmek sureti ile fire mal olarak görünmemesi için satış yapılmış gibi gösterdiği anlaşılmış ise de tanıkların beyanlarından işyerindeki envanter hedef sistemi ve hedefin tutturulamaması halinde mağaza sorumlularının iş akitlerinin sonlandırılması yönündeki uygulamaların davacıyı tanık beyanlarında belirtilen ve görüntü kayıtlarından da anlaşılan şekilde hareket etmeye zorladığı anlaşılmaktadır. Ayrıca tanıklar beyanlarında diğer mağaza sorumlularının da benzer şekilde hareket edebildiklerini belirtmişlerdir. Dosya kapsamında ise davacının söz konusu malları satarak gelir elde ettiği, işverenin zararına sebep olduğu veya son kullanma tarihi geçmiş ürünleri reyonlarda bırakarak halk sağlığını tehlikeye düşürdüğü ispatlanamamıştır. Bu durumda davacının eylemleri sebebi ile davalının davacı ile çalışmaya devam etmesi beklenemese de davacının bahsi geçen şekilde hareket etmesinde, davalının envanter hedefi uygulamasının da etkili olduğu ve davacının bu davranışı her ne kadar işçi işveren ilişkisi içerisinde güven sarsıcı bir nitelik taşısa da söz konusu olayın haklı fesih derecesinde olmayıp şüphe feshi mahiyetinde kabul edilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Bu durumda davacının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin hesaplanarak hüküm altına alınması gerekirken reddine karar verilmesi isabetsiz olup bozma sebebidir. Hükmün yukarıda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA….24.04.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.” (Yargıtay 22. Hukuk Dairesi  T.24.04.2019, 2016/12231 E., 2019/9466 K.)

İşçinin Doğrulukla Bağdaşmayan Eylemi Sebebiyle Haklı Nedenle Fesih

“…Dosya içeriğindeki bilgi ve belgelere göre; Volkswagen yetkili servisi olarak faaliyet gösteren davalı işyerinde işverene yapılan bir ihbar ile işyeri çalışanlarından bazılarının kendi şahsi araçlarına yapılan bakım ve onarım işlerinin davalı işverene ait bir araca yapılmış gibi gösterilerek sadece bu araçlara uygulanan iskontonun şahsi araçlarına da uygulanmasını sağladıkları ve bu şekilde işyerinin zarara uğratıldığı duyumunu alan işverence yapılan araştırma neticesinde, işyeri çalışanlarından davacı işçinin şahsına ait araçların bakım ve onarımı sonrasında faturalandırma aşamasında “dahili fatura” olarak tabir edilen usulle söz konusu araçların davalı işveren şirkete ait gibi gösterilerek olağan dışı indirim uygulandığı, bu bağlamda 05.04.2016 tarihli faturada 15.743,78 TL’lik faturanın 13.513,53 TL iskontoya tabi tutulup 2.447,78 TL olarak tahsil edildiği, keza 03.09.2015 tarihli faturanın da 9.145,40 TL olmasına rağmen 8.816,39 TL’lik iskonto ile 388,18 TL olarak tahsil edildiği, bu yöntemle davalı işverenin zarara uğratıldığı, bu işlemlerin servis müdürü dava dışı işçi ...’in bilgisi dahilinde gerçekleştirildiği tespit edilmiştir. Bu tespit sonrasında davalı işveren, usulsüz işlemlerle kendisini zarara uğratan davacı işçi ile dava dışı servis müdürünün iş sözleşmesini aynı sebeplerle feshetmiştir.

Her ne kadar İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarında, işyerinde yapılan işlemlerin işveren yetkililerinin bilgisi dahilinde olduğu için haklı nedenle feshe konu edilemeyeceği belirtilmiş ise de, usulsüz işlemden bilgisi olan ve buna onay veren işveren yetkilisi servis müdürü olup bu işçinin de iş sözleşmesi aynı sebeplerle feshedilmiştir. Davacı ile servis müdürünün birlikte yaptıkları usulsüz işlemle davalı işvereni zarara uğrattıkları sabit olduğuna göre bu işlemi yapanlardan birisinin aynı nedenle işten çıkartılan servis müdürü olmasının davalı işverenin yaptığı haklı feshe olumsuz bir etkisinin olmayacağı açıktır... konusu yapılan eylemin usulsüz olup olmadığı ve %99'a varan işçilik indiriminin işyeri uygulamalarına aykırı olup olmadığı hususlarına gelince; davacı işçiye ait araçların bakım ve onarım sonrasında faturalandırma aşamasında dahili fatura yöntemi ile davalı işveren aracı gibi gösterilmesi dahi zikredilen orandaki indirim hakkının sadece işyerine ait araçlar için geçerli olduğunu göstermesi bakımından tek başına ispata yeterlidir.

Yukarıda izah edildiği üzere davacı işçi, aynı sebeple iş sözleşmesi feshedilen servis müdürü ile işbirliği içerisinde hareket ederek davalı işverenin bilgisi ve onayı olmadan kendi araçlarına ilişkin bakım ve onarım işlemlerini davalı işverene ait bir araca yapılmış gibi faturalandırıp çok yüksek oranda iskonto uygulanmasını sağlayarak usulsüz işlemle işyerini zarara uğratmış, doğruluk ve bağlılıkla bağdaşmadığı açık olan bu eylemin ortaya çıkması üzerine de iş sözleşmesi davalı işverence feshedilmiştir. İşverence yapılan feshin 4857 sayılı İş Kanunu'nun 25/II-e bendi uyarınca haklı nedene dayandığı anlaşıldığından kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçe ile kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.” (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi T.16.03.2021, 2021/2372 E.,  2021/6295 K.)

İşçi avukatı ve iş hukuku avukatı alanında detaylı bilgi almak için İstanbulda bulunan hukuk büromuz ile iletişime geçebilirsiniz. İnternet sitemizde yer alan makale ve içeriklerin telif hakkı Avukat Esra Akyıldız Yaşar'a aittir. Sitemizdeki makalelerin kopyalanması ve izinsiz olarak kullanılması durumunda hukuki ve cezai işlem yapılacaktır.