İŞÇİNİN SIR SAKLAMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ

İşçi ile işveren arasında güvenin sarsılması halinde iş akdinin devamı taraflardan beklenemez. Bu sebeple işçinin sır saklama yükümlüğünü ihlal etmesi de, aradaki bu güven ilişkisini sarsacaktır. İşveren, işçisine mesleki sırlarını ve bilgilerini vererek işçiye işini emanet etmektedir. İşçinin bu sırları ve bilgileri korumak yerine afişe etmesi ve rakiplerle paylaşması, doğruluk ve bağlılığa uymayan bir davranıştır. Böyle bir davranışın sonucunda ise, işverenin işçiye olan güveni sarsılacak ve iş ilişkisinin devam etmesi artık işverenden beklenemeyecektir. Bu gibi durumlarda işverene derhal fesih imkanı tanınmıştır. 4857 sayılı İş Kanunu madde 25/2-e bendi uyarınca işçinin; işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması halinde, işveren iş akdini haklı nedene dayanarak derhal feshedebilir.

Türk Borçlar Kanunu’nun “Özen ve sadakat borcu” başlığını taşıyan 396.maddesinde, işçinin sadakat borcu ve sır saklama yükümlülüğü hükme bağlanmıştır. Buna göre;

-İşçi, yüklendiği işi özenle yapmak ve işverenin haklı menfaatinin korunmasında sadakatle davranmak zorundadır. 

-İşçi, hizmet ilişkisi devam ettiği sürece, sadakat borcuna aykırı olarak bir ücret karşılığında üçüncü kişiye hizmette bulunamaz ve özellikle kendi işvereni ile rekabete girişemez. 

-İşçi, iş gördüğü sırada öğrendiği, özellikle üretim ve iş sırları gibi bilgileri, hizmet ilişkisinin devamı süresince kendi yararına kullanamaz veya başkalarına açıklayamaz. İşverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde işçi, hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonra da sır saklamakla yükümlüdür.

 “İşçinin, işverenin işi ve işyeri ile ilgili hukuken korunması mümkün haklı menfaatlerini koruması, zarar verici veya risk altına sokabilecek davranışlardan kaçınması sadakat borcunun temelini oluşturmaktadır. İşçinin sadakat borcuna aykırı davranması, bir başka deyişle doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması hâlinde işverenin haklı nedenle fesih hakkını kullanabilmesi için işçinin bu davranışının mutlaka suç oluşturması gerekmez. Bununla birlikte hangi davranışların sadakat borcuna aykırı olduğunu önceden belirleyebilmek de mümkün değildir. Davranışın iş ilişkisinin temelini oluşturan güveni sarsıcı nitelik taşıyıp taşımadığı üzerinde durulmalıdır. Bu değerlendirme yapılırken özellikle işçinin yaptığı iş ve işin nitelikleri ile iş yerinin özellikleri, işçinin konumu ve işin gerekleri, varsa mesleki adetler gibi objektif unsurlar değerlendirilerek davranışın sadakat borcuna aykırılık oluşturup oluşturmadığı tespit edilmelidir.

İşçinin davranışlarının doğruluk ve bağlılığa uymaması, başka bir deyişle sadakat borcuna aykırılık oluşturması hâlinde bu davranış sonucunda işverenin zarar görmesi gerekli olmadığı gibi zarar söz konusu olduğunda da zarar miktarı dikkate alınmaksızın işveren tarafından iş sözleşmesi haklı nedenle feshedilebilir. Dolayısıyla 1475 sayılı Kanunun 17/II-d bendine göre, “İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması” hâlinde, işveren derhal (haklı) fesih hakkını kullanabilecektir.”(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu  T.27.05.2021, 2017/2199 E., 2021/637 K.)

İŞÇİNİN SIR SAKLAMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ VE REKABET YASAĞI 

“6098 sayılı TBK.’nun 396. Maddesi uyarınca “İşçi, yüklendiği işi özenle yapmak ve işverenin haklı menfaatinin korunmasında sadakatle davranmak zorundadır. İşçi, hizmet ilişkisi devam ettiği sürece, sadakat borcuna aykırı olarak bir ücret karşılığında üçüncü kişiye hizmette bulunamaz ve özellikle kendi işvereni ile rekabete girişemez. İşçi, iş gördüğü sırada öğrendiği, özellikle üretim ve iş sırları gibi bilgileri, hizmet ilişkisinin devamı süresince kendi yararına kullanamaz veya başkalarına açıklayamaz. İşverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde işçi, hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonra da sır saklamakla yükümlüdür. Keza kanunun TBK.’nun 427. Maddesi uyarınca “Hizmet buluşları üzerinde işçinin ve işverenin hakları, bunların kazanılması ile diğer sınaî ve fikrî mülkiyet hakları konusunda özel kanun hükümleri uygulanır. Diğer taraftan Rekabet yasağı 6098 sayılı T. Borçlar Kanunu’nun Genel Hizmet Sözleşmesi hükümleri içinde 444 ila 447. maddelerinde düzenlenmiştir. Bunun nedeni ise rekabet etmemenin sadakat borcunun bir gereği olmasıdır. İş sözleşmesinin kurulması ile doğan sadakat borcu, işçi tarafından işverenin çıkarlarını koruma ve gözetme borcudur. Rekabet etmeme borcu ise, iş sözleşmesinin sonuçlarından olan; işçinin işverene sadakat borcu içinde yer alan alt bir yükümlülüktür. Taraflar iş ilişkisi devam ederken sözleşmenin bitiminden sonra işçinin rekabet etmeyeceğine ilişkin bir hükmün iş sözleşmesine konulmasına veya bu konuda ayrı bir sözleşme (rekabet yasağı sözleşmesi) yapılmasını kararlaştırabilirler. Rekabet yasağının ihlaline bağlı taraflarca kararlaştırılmış olan belli bir ödemeyi öngören yaptırım, niteliği itibarıyla bir cezai şart hükmüdür. İş akdinin devamı süresince işçinin işverenle rekabet etmemesi sadakat borcu içinde yer alan bir yükümlülüktür. Buna karşılık, taraflar iş ilişkisi devam ederken sözleşmenin bitiminden sonra işçinin rekabet etmeyeceğine ilişkin bir hükmün iş akdine konulmasını veya bu konuda ayrı bir sözleşme (rekabet yasağı sözleşmesi) yapılmasını kararlaştırabilirler. İş akdi sona erdikten sonra işçinin işverenle rekabet etmeme borcu ancak böyle bir yükümlülük sözleşme ile kararlaştırıldığı takdirde söz konusu olmaktadır. Borçlar Kanunu’nun 180. Maddesinin 1. Fıkrasında “Alacaklı hiçbir zarara uğramamış olsa bile, kararlaştırılan cezanın ifası gerekir” hükmü yer aldığından, işverenin herhangi bir zararı ispatlamak zorunda bulunmaksızın sözleşmede kararlaştırılan cezai şartı isteyebilmesi olanağı vardır. Bu durumda işverenin cezai şartı talep edebilmesi için rekabet yasağının ihlal edildiğini ispatlaması yeterlidir.” (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi  T. 26.01.2021, 2019/3155 E., 2021/2225 K.)

TBK madde 445 uyarınca rekabet yasağı; işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz. Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir.

MESLEKİ SIRRININ ORTAYA ÇIKARILMASININ CEZASI

TCK madde 239 uyarınca; sıfat veya görevi, meslek veya sanatı gereği vakıf olduğu ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgeleri yetkisiz kişilere veren veya ifşa eden kişi, şikayet üzerine, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu bilgi veya belgelerin, hukuka aykırı yolla elde eden kişiler tarafından yetkisiz kişilere verilmesi veya ifşa edilmesi halinde de bu fıkraya göre cezaya hükmolunur.

İŞÇİNİN SIR SAKLAMA YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN İHLALİNDE İŞ SÖZLEŞMESİNİN FESHİ

İş Kanunu madde 26 gereği; madde 25/2’de gösterilen ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan hallere dayanarak işçi veya işveren için tanınmış olan sözleşmeyi fesih yetkisi, iki taraftan birinin bu çeşit davranışlarda bulunduğunu diğer tarafın öğrendiği günden başlayarak altı iş günü geçtikten ve her halde fiilin gerçekleşmesinden itibaren bir yıl sonra kullanılamaz. Ancak işçinin olayda maddi çıkar sağlaması halinde bir yıllık süre uygulanmaz. İşçinin işverenin mesleki sırlarını ortaya çıkarması da bu madde kapsamında olup, aynı süreler bu fiil için de geçerlidir.

İŞÇİNİN MESLEK SIRRINI ORTAYA ATMASI SEBEBİYLE İŞ AKDİNİN FESHİ TAZMİNAT

“4857 sayılı İş Kanununun 25 inci maddesinin (II) numaralı bendinde, ahlâk ve iyi niyet kurallarına uymayan haller sıralanmış ve belirtilen durumlar ile benzerlerinin varlığı halinde, işverenin iş sözleşmesini haklı fesih imkânının olduğu açıklanmıştır. Yine değinilen bendin (e) alt bendinde, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan işçi davranışlarının da işverene haklı fesih imkânı verdiği ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere yasadaki haller sınırlı sayıda olmayıp, genel olarak işçinin sadakat borcuna aykırılık oluşturan söz ve davranışları işverene fesih imkânı tanımaktadır. Davacının yaptığı davranış doğrululuk ve bağlılıkla uymayan davranış kapsamında olup işverene haklı nedenle fesih imkanı vermektedir. İşveren sözleşmeyi haklı feshetmişse işçi kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamaz.” (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi   T.08.06.2020, 2016/16234 E, 2020/4947 K.)

İŞÇİNİN SIR SAKLAMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ YARGITAY KARARLARI

İşçinin Sır Saklama Yükümlülüğüne Uymaması Halinde Cezai Şart 

“…Somut uyuşmazlıkta; davacı işveren, davalının sır saklama yükümlülüğünü ihlal ettiği gerekçesiyle taraflarca imzalanmış sözleşme uyarınca cezai şart talebinde bulunmuştur. Dosyada bulunan sözleşmede cezai şart başlıklı 3. maddede; işçinin iş ilişkisi içinde ya da sözleşmesinin feshinden sonra dahi gizlilik yükümlülüğünü ve rekabet yasağını ihlal etmesi halinde bu ihlal durumu için aylık brüt maaşının dört katı kadar cezai şart ödeyeceği düzenlenmiştir. Dosya kapsamında bulunan ...10. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/05/2016 tarih ve 2014/91 esas 2016/224 karar sayılı kararıyla sanık davalı karşı davacı işçinin katılan davacı karşı davalı şirketin müşterilerinin günlük işlemleri ile ilgili olarak ödemiş oldukları vergileri de içeren banka hesap ekstresi örneğini ...5. İş Mahkemesinde işçilik alacakları ve tazminat davası açan ... dosyasına ibraz etmesi için verdiği, bu şahsın da söz konusu hesap ekstresini dosyaya sunduğu bu haliyle sanığın meslek ve görevi gereği vakıf olduğu müşteri sırrı niteliğindeki belgeleri katılan şirketin zararına olarak kendine yarar sağlayacak şekilde bir başka kişiye vererek üzerine atılı ticari sır niteliğindeki bilgi ve belgeleri açıklamak suçu işlediğinin anlaşıldığı gerekçeleriyle 10 ay hapis ve 80 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve verilen işbu cezayla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olup işbu karar 22/07/2016 tarihinde kesinleşmiştir. Davalı karşı davacı işçinin, sır saklama yükümlülüğüne aykırı davrandığı kesinleşen ceza mahkemesi kararı ve tüm dosya kapsamı itibariyle sabittir. Hal böyle olunca taraflar arasındaki sözleşmede öngörülen cezai şart talebinin kabulü gerekirken, yazılı gerekçelerle talebin reddine karar verilmiş olması hatalıdır. Diğer taraftan 6098 sayılı Kanunun 182/son maddesinde, fahiş cezai şartın hâkim tarafından tenkis edilmesi gerektiği hükme bağlanmıştır. Mahkemece 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 182. maddesinin son fıkrası gereği cezai şarttan indirim yapılarak sonuca gidilmesi gerektiği göz ardı edilmemelidir. Açıklanan sebeplerle, İlk Derece Mahkemesinin ret kararına karşı davacı karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.” (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi T. 13.01.2021, 2018/8467 E., 2021/626 K.)

İşçinin İşverene Ait Bilgileri Kendi Cep Telefonuna İndirmesi ve Kopyaların Data Niteliği Taşıması, Sır Saklama Yükümlülüğünün İhlalidir.

“…Dosya içinde bulunan ve davalı işçiye imzalatılmış olan bilgi sistemi güvenlik kurallarının 5.3.2 maddesinde;”...’den yazılı izin almaksızın kullanıcı ...’in ağlarını kullanarak şirketin dışındaki kişisel mail kutularına(şirket dışındaki kendi kişisel mail kutusu dahil) veya diğer mail adreslerine ...’in ticari ve ticari olmayan faaliyetleri ile ilgili bilgiler dahil olmak üzere ...’in gizli bilgilerini gönderemez.” ile 5.3.3. maddesinde; “...’den yazılı izin almaksızın kullanıcı USB, kızılötesi, bluetooth vb. Bağlantıları kullanarak ...’in bilgisayardan özel kayıt cihazlarına veya bilgisayarlarına ...’in ticari ve ticari olmayan faaliyetleri ile ilgili bilgiler dahil olmak üzere veri aktaramaz.” şeklinde kurallara yer verilmiş olup davacının işverene ait 51 adet bilgileri kendi cep telefonuna indirdiği tartışmasız durumdadır. Mahkemece bu konuda bilirkişi raporu alınmış olup kopyaların data niteliği taşıdığını ve çokluğu dikkate alındığında ders çalışmak için indirimin düşünülemeyeceği, davalı işçinin sır saklama yükümlülüğüne aykırı davrandığı sonucuna varılmıştır.

Somut uyuşmazlıkta, davalı işçinin sır saklama yükümlülüğünü, gizlilik ile bilgi güvenliği kurallarına aykırılık davrandığı anlaşılmakta olup iş sözleşmesinin 11. maddesindeki cezai şartın koşulları oluşmuştur. Mahkemece TBK’ nun 182/son maddesi değerlendirilerek indirim yönünden bir karar verilerek istekle ilgili hüküm kurulması gerekirken reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.” (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi T. 22.12.2020  2018/4159 E., 2020/19615 K.)