TANIMA TENFİZ DAVALARI VE UYGULAMALARI

TANIMA VE TENFİZ NEDİR?

Tanıma, yabancı ülkede verilen bir ilamın kesin hüküm veya kesin delil olarak kabul edilmesidir. MÖHUK m.58’e göre, yabancı mahkeme ilâmının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi yabancı ilâmın tenfiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine bağlıdır.

Tenfiz ise kesin olarak kabul edilen bu hükmün icrasını sağlar. MÖHUK m.50’ye göre, yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilâmların Türkiye'de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır.

TANIMA VE TENFİZ KOŞULLARI

Tanıma ve tenfiz şartları, ön koşullar ve asli koşullar olarak ayrılır. Ön koşullar MÖHUK 50. madde kapsamında şu şekilde sayılabilir:

-Yabancı bir mahkeme tarafından verilmiş ilam olması

Yabancı bir kararın bir mahkeme kararı olup olmadığı, kararın verildiği ülke hukukuna göre belirlenir. Ancak bu kararlar, tanıma ve tenfiz devletince bir mahkeme kararı olarak kabul edilmeyebilir. Yabancı hukuka göre mahkeme kararı niteliği olan bir kararın, tanıma ve tenfiz devleti açısından da bir mahkeme kararı olması gerekmektedir.

-Yabancı mahkemeden verilen kararının hukuk davalarına ilişkin olması

MÖHUK m.50/2’de ceza kararlarında yer alan kişisel haklarla ilgili hükümler hakkında da tenfiz kararı verilebileceği belirtilmiştir. Burada kararın hükümlerinin taşıdığı niteliğe göre bir tespit yapılmalıdır. Bu tespit, vasıflandırma ile yapılmalıdır. Bu işlemin ise kural olarak lex foriye göre yapılması gerektiğinden, kararın hukuk davasına ilişkin olup olmadığı hususu Türk hukukuna göre belirlenecektir.

-Kararın kesinleşmesi

Yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfiz edilebilmesi için bu kararın kesinleşmiş olması gerekmektedir. Bu şart, henüz kesinleşmemiş olan bir kararın icrasına karşı davalıyı korumak amacıyla getirilmiştir. Bu nedenle geçici nitelikte olan ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları tanınamaz ve tenfiz edilemez.

Asli koşullara ise MÖHUK m.54’te şu şekilde yer verilmiştir:

-Türkiye Cumhuriyeti ile ilâmın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilâmların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiilî uygulamanın bulunması

Tenfiz kararı için kararın verildiği ülke ve Türkiye arasında sözleşmesel, hukuki ya da fiili bir karşılıklılığın bulunması gerekmektedir. MÖHUK m.54-a hükmü uyarınca söz konusu hallerden birinin varlığı, bu şartın gerçekleşmesi için tek başına yeterlidir. MÖHUK m.54-a hükmü uyarınca söz konusu hallerden birinin varlığı, bu şartın gerçekleşmesi için tek başına yeterlidir. Bu madde tanıma için uygulanmaz.

-İlâmın, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilâmın, dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı hâlde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması

Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine giren konularda verilen yabancı mahkeme kararları, Türk hukukunda tanınamaz ve tenfiz edilemez.

-Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması 

Yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi için, bu kararların Türk kamu düzenine aykırılık teşkil edecek bir hüküm taşımaması gerekir. Böyle bir aykırılıktan söz edilebilmesi için, kararda bulunan hükmün Anayasanın ya da hukuk sisteminin temel prensiplerine, Türk toplumunun örf ve adetlerine aykırı olması gerekir. Bu aykırılık tespiti ise hakimin takdirindedir.

-Davalının savunma haklarına riayet edilmelidir

Kararın verildiği yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş ya da bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması halinde tanıma ve tenfiz yapılamayacaktır.

TANIMA VE TENFİZ DAVASININ TARAFLARI

Tanıma ve tenfiz talebinde bulunulan hususta hukuki yarar bulunmalıdır. Talepte bulunacak kişi yabancı mahkeme kararının tarafı olmak zorunda değildir. Keza aynı şekilde bu talepte bulanacak kişinin Türk vatandaşı olması ya da aleyhine talepte bulunulacak kişinin Türk vatandaşı olması gerekmez. MÖHUK m.52’de hukuki yararı bulunan herkesin tanıma ve tenfiz talebinde bulanabileceğinden bahsedilerek, asıl olanın hukuki yarar şartının gerçekleşmesi olduğu belirtilmiştir.

Tanıma ve tenfiz davasının tarafları, Türk hukukuna göre belirlenmektedir. Çünkü yabancılık unsuru içeriyor olmasına karşın kural olarak usuli meselelere lex fori yani hâkimin hukuku uygulanır. Davacı, yabancı mahkeme ilamının tanınmasını veya tenfizini isteyen kişi olup, davalı ise yabancı mahkeme ilamındaki diğer taraftır. MÖHUK m. 52 uyarınca, hukuki yararı bulunan herkes bu davanın tarafı olabilir.

TÜRKİYEDE TANIMA VE TENFİZİN UYGULANMASI

Kural olarak usuli meselelere lex fori, yani hâkimin hukuku uygulanır. Tanıma ve tenfiz başvurusunu değerlendiren mahkeme, kararı veren mahkemenin uyguladığı hukukun usulü veya hukuki tespitlerinin doğruluğu açısından bir inceleme yapamaz. Buna revizyon yasağı denir. Kanundaki şartlar sağlandığı takdirde tanıma/tenfiz kararı verilmek zorundadır. Hakimin bu konuda takdir yetkisi yoktur.

Yabancı mahkeme kararlarının tanınması ile birlikte bu kararlar Türk yargısında etki doğurur. Tanınan bu kararlar, hukukumuzda kesin hüküm ve kesin delil olmak üzere iki farklı etkiye sahip olur. Türk hukuku mahkeme kararını tanıyarak bu kararın maddi anlamda kesin hüküm etkisini kabul etmiş olur. Artık bu kararlar Türk hukukunda kesin hüküm etkisine sahip kararlarla aynı özelliği taşır hale gelir.

Tenfiz kararı ise bu etkilere ek  bünyesinde bir de icra etkisini barındırır. Yabancı mahkeme kararının Türk hukukunda kesin hüküm ve kesin delil etkisinin yanı sıra icra kabiliyetinin de olması için usulüne uygun olarak bir tenfiz kararı alınması gerekmektedir.

TANIMA VE TENFİZ DAVASI YARGILAMA USULÜ

Tanıma ve tenfiz talepli açılan davada; Tanıma ve tenfiz istemine ilişkin dilekçe, duruşma günü ile birlikte karşı tarafa tebliğ edilir. İhtilâfsız kaza kararlarının tanınması ve tenfizi de aynı hükme tâbidir. Hasımsız ihtilâfsız kaza kararlarında tebliğ hükmü uygulanmaz. İstem, basit yargılama usulü hükümlerine göre incelenerek karara bağlanır. Karşı taraf ancak bu bölüm hükümlerine göre tenfiz şartlarının bulunmadığını veya yabancı mahkeme ilâmının kısmen veya tamamen yerine getirilmiş yahut yerine getirilmesine engel bir sebep ortaya çıkmış olduğunu öne sürerek itiraz edebilir.

TANIMA VE TENFİZ DAVASI GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Tanıma ve tenfiz davalarında görevli mahkeme; MÖHUK m. 51/1’de düzenlenmiştir. Buna göre görevli mahkeme kural olarak Asliye Hukuk Mahkemeleri’dir. Aile hukuku alanına giren davalarda ise görevli mahkeme, 4787 sayılı “Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun”un53 4/2 maddesi gereği Aile Mahkemeleri’dir.

Yetkili mahkeme ise MÖHUK m. 51/2 de düzenlemiş olup, buna göre davalının yerleşim yeri mahkemesidir. Davalının Türkiye’de yerleşim yeri yoksa sakin olduğu yer mahkemesi, eğer sakin olduğu bir yer de yoksa İstanbul, Ankara veya İzmir mahkemelerinden biri yetkilidir.

TANIMA VE TENFİZ DAVASINDA YARGILAMA USULÜ

Tanıma ve tenfiz davaları basit yargılama usulüne tabidir (MÖHUK m. 55/1). Yabancı mahkeme kararının tanınması, Türk mahkemelerinde derdest olan bir davada da talep edilebilir. Bu durumda asıl yargılamanın tabi olduğu usule göre tanıma işlemi yapılır. Tanıma talebi Türk mahkemelerinde derdest olan bir dava içinde istenebilse dahi, tenfiz talebi muhakkak ayrı bir dava açılarak yapılmalıdır. Yargıtay 2002 tarihli bir kararında tanıma talebinin karşı dava açarak da istenebileceğini belirtmiştir (Y.2.HD, E. 2002/11305, K. 2002/ 12116, T. 11.11.2002).

Basit yargılama usulü HMK m. 316 vd. düzenlenmiştir. Buna göre HMK m.318 uyarınca taraflar dilekçeleri ile birlikte, tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu belirtmeli; ellerinde bulunan bu delilleri dilekçelerine eklemek ve başka yerlerden getirilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayan açıklamalara dilekçelerinde yer vermek zorundadır.

TANIMA VE TENFİZ ZAMANAŞIMI

Tanıma ve tenfiz davasında zamanaşımı her bir dava için ayrı ayrı incelenip belirlenmelidir. Tanıma ve tenfizi yapılan kararlara dayanarak açılacak olan davaların  zamanaşımı süresi ise tanıma ve tenfiz kararından itibaren başlamaktadır.

BOŞANAN EŞLERİN TANIMA TENFİZ İÇİN NÜFUS MÜDÜRLÜĞÜNE BAŞVURMASI

17.04.2017 tarih ve 690 karar sayılı “Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” nin 4. maddesi ile 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 27. maddesinden sonra gelmek üzere, “Yabancı ülke adlî veya idarî makamlarınca verilen boşanma kararlarının nüfus kütüğüne tescili” başlıklı 27/A maddesi ilave edilmiştir. 2020 yılında ise bu hükümde bir düzenleme yapılmıştır. Hükmün son haline göre; Boşanan eşlerin artık yabancı kararın tanınması için yetkili aile mahkemesinde bir tanıma davası açması gerekmemektedir. Getirilen bu düzenlemeyle birlikte yabancı kararın tarafları bizzat ya da vekilleri vasıtasıyla tarafların birlikte veya taraflardan birinin ölmüş ya da yabancı olması halinde Türk vatandaşı olan diğer taraf veya vekilinin tek başına başvurması halinde yabancı kararın nüfus kütüğüne tescilini gerçekleştirebilmektedirler. Bu başvuru Türkiye’de bakanlıkça belirlenen nüfus müdürlüklerine, yurtdışında kararın verildiği yabancı ülkedeki Türk Büyükelçilikleri ve konsolosluklara yapılmaktadır. 

25.03.2020 NÜFUS HİZMETLERİ KANUNU DEĞİŞİKLİĞİ

690 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 4. maddesiyle Nüfus Hizmetleri Kanununa eklenen 27/A maddesi ile birlikte yabancı boşanma kararlarının dava açmadan nüfusa işletilmesi sağlanmış oldu. Düzenlemenin ilk hali, “27/A – (1) Yabancı ülke adlî veya idarî makamlarınca boşanmaya, evliliğin butlanına, iptaline veya mevcut olup olmadığının tespitine ilişkin olarak verilen kararlar; bizzat veya vekilleri aracılığıyla tarafların birlikte başvurması, verildiği devlet kanunlarına göre konusunda yetkili adlî veya idarî makam tarafından verilmiş ve usulen kesinleşmiş olması ve Türk kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması şartlarıyla nüfus kütüğüne tescil edilir.” şeklinde idi.

25.03.2020 tarihli 7266 sayılı Torba Yasanın 28. Maddesi ile bu fıkraya bir düzenleme getirildi. Anılan hükme “birlikte” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya taraflardan birinin ölmüş ya da yabancı olması halinde Türk vatandaşı olan diğer taraf veya vekilinin tek başına” ibaresi eklenilmesi suretiyle artık tescil işlemi için nüfus müdürlüğüne birlikte başvuru şartı kaldırılmıştır.

Kanunun son halinde  “ taraflar bizzat veya vekilleri aracılığıyla tarafların birlikte veya taraflardan birinin ölmüş ya da yabancı olması halinde Türk vatandaşı olan diğer taraf veya vekilinin tek başına başvurması “ ile koşulları oluşması durumunda, bu kararlar aile kütüğüne tescil edilebilecektir.

TANIMA VE TENFİZ YARGITAY KARARLARI

Tanıma ve Tenfiz – Kamu Düzenine Aykırılık

“…Somut uyuşmazlık yönünden asıl incelenmesi gereken husus, tarafları, konusu veya sebebi “farklı” olan bir yabancı mahkeme kararının, Türk mahkemelerinden alınan kararlar ile bağdaşmaması halinin, Türk kamu düzenine aykırılık oluşturup oluşturmayacağı noktasıdır. Burada ilk olarak tanıma ve tenfiz hukukundaki kamu düzenine aykırılık kavramının, iç hukuktaki emredici kurallara aykırılık kavramından daha dar ve sınırlı bir anlama sahip olduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Dolayısıyla kamu düzeni gerekçesiyle yabancı mahkeme kararının tenfizine istisnaen müdahale edilmelidir. Ayrıca somut uyuşmazlıkta yukarıda açıklanan "revision au fond" yasağından ayrılmayı gerektirecek bir özellik de bulunmamaktadır. Yine aynı davanın Türk mahkemelerinde görülmesi halinde farklı sonuca varılacak olması, “tek başına” tanıma ve tenfiz engeli oluşturmayacaktır. Zira, esasa uygulanacak yabancı hukuk gibi yabancı mahkeme kararlarının da Türk mahkemelerinden verilecek kararlarla aynı olması beklenemez.

Bu noktada belki Türk tarafların Türk hukukunun emredici hükümlerinden kaçmak amacıyla yabancı mahkemeden bir karar elde etmeye ve bu kararı Türkiye’de tenfiz ettirmeye çalışmalarının adalet duygusunu sarsacağı, bir başka emredici kural olan kanuna karşı hile yasağına ve bu sebeple de Türk kamu düzenine aykırılık oluşturacağı düşünülebilir (Prof. Dr. Ergin Nomer Prof. Dr. Cemal Şanlı, Devletler Hususi Hukuku, ... 2009, .... Bası, sayfa: 491, dipnot: 270). Ancak öncelikle böyle bir durumun varlığı davalı tarafça ispat edilebilmiş değildir. Kaldı ki somut olayın dikkat edilmesi gereken başka bir özelliği daha vardır. O da Türk hukukunda kabul edilen anonim şirketlerin kendi hisselerini temellük edemeyeceklerine dair ilkenin, Avrupa’da hakim olduğu gibi ... hukukunda da kural olarak benimsenmiş bulunmasıdır. Dolayısıyla davalı şirketin, benzer ilkelerin egemen olduğu bir hukuk düzeninde, kendisine tanınan savunma olanaklarından yararlanmayarak, tenfizini istemediği kararın verilmesine ve kesinleşmesine kendisinin neden olduğunun anlaşılması halinde kararın kamu düzenine aykırı olduğu ve infaz edilmemesi gerektiği ileri sürülemeyecektir. O halde mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacılar yararına bozulması gerekmiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün yukarıda yazılı nedenle davacılar yararına BOZULMASINA…”(Yargıtay 11. Hukuk Dairesi T., 16.01.2019, 2018/2555 E., 2019/391 K.)

Tanıma Tenfiz - Zamanaşımı

Somut olaya gelince; eşler, Krefeld Yerel (Aile) Mahkemesi'nin 16.01.2007 tarihinde kesinleşen ilamı ile boşanmışlardır. Söz konusu ilam, Seydişehir Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi'nin 28.09.2015 tarihinde kesinleşen kararıyla tanınmıştır. Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin temyize konu dava 18.10.2017 tarihinde açılmıştır. Davaya ilişkin talepler on yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu ve dava tarihi itibarıyla anılan zamanaşımı süresi geçmediği halde davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Mahkemece, iddia, savunma, toplanan ve toplanacak olan taraf delilleri birlikte değerlendirilmek suretiyle davanın esası hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir..." (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi  T.09.02.2021  2020/4874 E.  ,  2021/1086 K.)

Tanıma ve Tenfiz - Nafaka

“…Somut olayda boşanma kararı yabancı mahkemece verilmiş olup, bu kararın tanınmasına veya tenfizine karar verilmedikçe, boşanmaya bağlı dava haklarının kullanılması olanağı bulunmadığına göre, zamanaşımı süresinin, hakkın kullanılabilir duruma geldiği tarihten, başka bir ifade ile tenfiz veya tanımaya ilişkin hükmün kesinleşmesinden itibaren başlaması gerekir. Somut olayda yabancı mahkeme ilamının tanınmasına ilişkin karar 09.06.2014 tarihinde kesinleşmiş, temyize konu dava ise, 13.03.2015 tarihinde açılmıştır. Buna göre dava süresindedir. Yatırılan başvurma harcı dava dilekçesindeki bütün istekleri kapsar. Davacı ...'ın tazminat talepleri nisbi harca tabidir. O halde, Harçlar Kanunu'nun 30-32. maddeleri uyarınca, davanın niteliği gereği davacıya tazminat taleplerine yönelik nispi harcı tamamlaması için süre verildikten sonra harcını tamamladığı takdirde, mahkemece işin esasının incelenmesi gerekirken, bu husus nazara alınmadan ve zaman aşımı süresinin yabancı mahkeme ilamının kesinleşme tarihinden başlatılarak, davanın bu sebeple reddi doğru bulunmamıştır... Dosya kapsamından, ... 5. Aile Mahkemesinin 17/12/2013 tarih, 2013/513 esas - 2013/1576 karar sayılı kararı ile tarafların boşanmalarına ilişkin yabancı mahkeme kararının tanınmasına karar verildiği, yabancı mahkeme kararında müşterek çocukların velayeti anneye verilmekle birlikte velayet yönünden tanıma ve tenfiz kararı alınmadığı anlaşılmaktadır. Davacının iştirak nafakasına yönelik talebi tedbir nafakasını da içermektedir. Bu sebeple tarafların ortak çocukları … doğumlu … ve … doğumlu …hakkında ... 'ın ergin olduğu da gözetilerek bu konuda olumlu-olumsuz bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.

Taraflar yabancı mahkeme kararı ile TMK'nun 166. maddesi (evlilik birliğinin sarsılması) gereğince boşanmışlar, kararda davacı kadına kusur yüklenmemiştir. Boşanan eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedebilmek için, nafaka talep eden eşin boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olması gerekir (TMK m. 175). Davacı kadının ekonomik ve sosyal durumunun tespitinde, çalışmadığı, Almanya'da işsizlik maaşı aldığı belirtilmiştir. Davacının kusursuz olduğunun da anlaşılmasına göre; usulünce yeniden ekonomik ve sosyal durumu araştırılarak; halen iş güvencesi olan bir işte çalışıp çalışmadığı, kendisini yoksulluktan kurtaracak sürekli ve düzenli gelir elde edip etmediği, işinden ayrılmış ise kendi isteğiyle mi yoksa zorunlu sebeplerden dolayı mı ayrıldığı, işsizlik maaşının süresi araştırılarak sonucuna göre kadının yoksulluk nafakası (TMK m. 175) talebi hakkında karar verilmesi gerekirken, yoksulluk nafakası yönünden eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir...” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi  T. 06.03.2019, 2019/757 E.,  2019/2198 K.)

Tanıma- Kesin Delil ve Kesin Hüküm Etkisi

“…Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; tarafların ... Yerel Mahkemesi’nin 16.01.2014 tarih ve 69 F 454/13 S Esas sayılı ve 09.05.2014 kesinleşme tarihli kararı ile boşandıkları bu kararın tanıma ve tenfizine karar verildiği ve kararın 07.12.2015 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Tanıma, yabancı mahkeme kararına kesin delil veya kesin hüküm vasfını kazandırır (MÖHUK m. 58). Tanıma halinde, yabancı ilamın kesin hüküm ve kesin delil etkisi, yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade eder (MÖHUK m. 59). Diğer bir ifade ile, taraflar yabancı mahkeme kararının kesinleştiği anda boşanmış sayılırlar. Boşanmaya ilişkin yabancı mahkeme ilamında davalı erkeğe ilişkin bir kusur belirlemesi yapılmadığına ve artık yabancı mahkeme ilamı Türk Mahkemesi bakımından kesin delil ve kesin hüküm gücünü kazandığına göre, eldeki davada yazılı şekilde davalı erkeğe kusur yüklenmesi ve buna bağlı olarak davacı kadın yararına maddi tazminata karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 07.04.2021 T., 2021/229 E, 2021/2809 K.)

Tanıma Tenfiz – Hukuki Yarar 

“…5718 sayılı MÖHUK m. 52/1. maddesinde belirtildiği üzere hukuki yararı bulunan herkes yabancı mahkeme ilamının tanınmasını ve tenfizini isteyebilir. Tarafların Hollanda Zwolle Bölge Mahkemesinin 1991 tarihli 6170/90 sayılı 09/01/1991 kesinleşme tarihli kararı ile usulüne uygun şekilde anlaşmalı olarak boşandıkları anlaşılmaktadır. Mahkemece yapılması gereken iş davaya konu yabancı mahkeme kararının MÖHUK m. 58 vd. maddelerine göre tanıma koşullarını içerip içermediğini belirlemekten ibarettir. Tarafların birlikteliğinin devam etmesi ya da bu dönemde ortak çocuklarının dünyaya gelmiş olması davacının ilgili kararın tanınmasında hukuki yararının bulunduğu gerçeğini değiştirmediği gibi bu kararın tanınmasının talep edilmesi Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralına aykırılık da oluşturmaz. O halde yabancı mahkeme tarafından verilen boşanma kararının tanınmasına karar verilmesi gerekirken, istemin reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir…” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 20.01.2021 T., 2020/5320 E., 2021/398 K.)